Ece Üner'den 'Sarı Öküz'​ Hikayesi


Bir zamanlar bir büyük otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Yaşarmış yaşamalarına da civardaki aslanlar öküzleri bir türlü rahat bırakmazmış. Sürekli öküz sürüsüne saldırırlarmış.  Ee, öküz dediğin de öyle yabana atılır hayvan olmadığından bir araya gelir aslanlara karşı birlik olurlar, birkaç sıyrıkla saldırıyı atlatırlarmış. Gün geçtikçe aslanları bir kaygı almış, gitgide güçten düşmüşler.

“Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor” demiş içlerinden biri.

 “Evet” diye tasdik etmiş diğerleri. Nereye gideriz diye düşünürlerken sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz olan Topal Aslan söze girmiş.

“Hayır” demiş, “Hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.” Topal Aslan yanına bir iki aslan daha alarak öküzlerin yanına beyaz bayrak çekerek gitmiş. Öküzler bakmış aslanlar elinde beyaz bayrak geliyor yaklaşmışlar.

Topal aslan konuşmaya başlamış: “Biliniz ki biz aslanlar barışçı bir milletiz. Hele öküzlerle hiçbir alıp vermediğimiz olamaz. Size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki Sarı Öküz yüzünden. Onun rengi öyle sizinkiler gibi değil ki. Gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Onu gördük mü ne kadar barışsever olduğumuzu unutup size saldırıyoruz ve sürünüze zarar veriyoruz. Yoksa bizim sizinle hiç bir alıp veremediğimiz yok. Onun yüzünden hepiniz zarar görüyorsunuz. Bunların hepsi Sarı Öküz’ün suçu. Verin onu bize, siz kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım."

Öküzler aslanı dinlemiş. Boz Öküz diğer öküzlerle birlikte aslanların teklifini değerlendirmiş. Bir tek yaşlı Benekli Öküz “Olmaz” demiş ama kendini kimseye dinletememiş. Zavallı Sarı Öküz diğer öküzlerin kurtuluşu için aslanlara kurban edilmiş.

Uzunca bir süre öküz sürüsüne saldıran olmamış. Ama aslanlar sonra gene acıkmış. Topal Aslan yanına birkaç aslan daha alarak öküzlerin yanına gitmiş.

“Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Doğru kararınız için sizi bir daha kutlamak isterim. Siz de huzur içindesiniz, biz de. Ne mutlu. Yalnız buraya bunları söylemek için gelmedim. Büyük bir problemimiz var."

“Ne?” diye sormuş Boz Öküz.

“Şu sizin Uzun Kuyruk” demiş Topal Aslan. “Öyle uzun bir kuyruğu var ki nereden baksak görünüyor. Gözümüz dönüyor, sürüye saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Bir onun suçu yüzünden korkarım hepiniz zarar göreceksiniz. Gelin onu bize verin. Sulh içinde yaşayalım”

Boz Öküz yine istişare yapmış sürünün diğer öküzleriyle. Yine sadece Benekli Öküz karşı çıkmış. Ama kimse onu dinlememiş. Hepsi “verelim gitsin” demişler. Uzun Kuyruk’u sürüden dışlamışlar. Uzun kuyruk çırpına çırpına aslanlara yem olmuş.  

Aslanlar her geçen gün semirirken öküzler her geçen gün zayıflamış. Aslanlar küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği bile duymadan “Verin bize şu öküzü yoksa karışmayız” diyorlarmış. Zavallı öküzlerin “Hayır” diyebilecek güçleri kalmamış. Hepsi birer birer aslanların pençesinde can vermiş. En sona Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış.

“Ne oldu bize, ne zaman kaybettik bu savaşı aslanlara karşı, oysa ne kadar da güçlüydük?” diye sormuş biri Boz Öküz’e.

“Biz” demiş Boz Öküz pişmanlıkla titreyerek “Bu savaşı Sarı Öküz'ü verdiğimiz gün kaybettik.”

Gelelim masalın geniş zamanlardaki sonuna; hepimizin bir zaman aralığında verdiği bir Sarı Öküz var. Hepimizin Sarı Öküz'ü vermekte bir ‘gerekçesi’ de. Ama gelin görün ki aslanlar hâlâ parçalıyor bizi. Tek başına bıraktığımız için birbirimizi yani kendimizi… Aslanların yalanlarına kulak tıkayıp kendi yolumuzu birlikte yürümenin zamanı artık gelmedi mi?

Yorum Gönder

0 Yorumlar